Yıllardır Kartal Belediye Meclisi toplantılarını takip ederim. Hemen, hemen her birleşimde tıpkı TBMM oturumlarını izliyorum hissine kapılmaktan kendimi alamıyorum.
Devlet olarak o kadar fazla problemimiz, millet olarak bir o kadar da sorunumuz olduğu gün gibi ortada.
Asıl sorunların üzerine gitmekten daha çok, söylemlerin ve sen yaptın, ben yaptım tartışmalarının öne çıkarıldığı toplantıların bitmek tükenmek bilmeyen suçlamaların havada uçuştuğu ancak herhangi bir sorunun gerçek anlamda çözümlenemediği birbirinin tıpkısı yüzlerce toplantı.
İlkokul yıllarında miniklerin müsamerilerini andıran, koca koca adamların ve kadınların her defasında birbirlerini suçladığı, o projeye biz başlamıştık, siz başlamıştınız hezayanları, siz bitirmiştiniz, biz bitirmiştik övünmeleri, biz şöyle yapacaktık, siz şöyle yaptınız serzenişleri.
Bitmeyen ve fındık kabuğunu doldurmayacak yüzlerce cümle barındıran ama çözüme dönük tek kelime bulunmayan kürsü konuşmaları. Hatip konuşurken sataşma seansları. Sataşma var diyerek tekrar, tekrar söz isteyerek öne çıkma gayretleri.
Kartal Belediye Meclisi görüşmelerini hiç izlemeyen yada her defasında takip edenler arasında çok fazla bir fark yok. Toplantılar sona erdiğinde akılda kalan şeyler, sataşmalar, kızgınlıklar, suçlamalar. İşte hepsi maalesef bu.
Eski masallarda anlatıldığı gibi 'Az gittim, uz gittim. Dere, tepe düz gittim. Dönüp arkama baktım ki, bir arpa boyu yol gitmişim'
Sonuç mu? Her seferinde izleyenlerin 'Dejavu' yaşamasına neden olan ve sıkıntıları gidermekten ziyade daha fazla laf kalabalığı ile oturum sürelerinin amaçsızca uzadığı, iktidarı ve muhalefeti farketmeksizin 'havanda su dövmenin' değişik versiyonlarının tekrarlandığı bir Meclis görünümünden kurtulamayan beş yüz bin nüfuslu bir ilçenin en yüksek yürütme organının kısır döngüsü devam ediyor.