2010 Yılında meydana geldiği iddia edilen cinsel istismar olayının 2016 yılında yargıya taşınması ile başlayan Dava sürecinin son aşamasına ortaya atılan iddialar sonucu toplumda infiale neden oldu. Adlı tıp raporuna göre 15 kişi tarafından sistematik bir şekilde tecavüze uğrayan 13 yaşındaki kızın bakire olduğu ve tecavüze uğramadığı kesinleşti. Bir ilçeye, bir mahalleye ve işinde oldukça dürüst ve adil olan bir avukata linç kampanyasına dönüşen bu olayın gerçeklere uzak olduğu aşikar. İki kişinin ceza aldığı, bir kişinin müştekinin tanımıyorum beyanı doğrultusunda tahliye edildiği davada mağdur olan, Müşteki mi? Sanık mı? Avukat mı?
DAVA DELİL YETERSİLİĞİNDEN DOLAYI BOZULDU
İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde yaşandığı öne iddia edilen yüz kızartıcı suçların işlendiği ve toplumda infiale neden olan ve dava sürecinde meydana gelen hadiseler ise hayret verecek derecede ilginç olaylar zincirinden oluşuyor. Müştekinin ifadeleri sonucu 15 sanıktan ikisi ağır cezalar alırken, davanın maddi delillerle değil, beyanlara dayandığı vesilesiyle istinaf mahkemesinin bozma gerekçesine neden oldu.
ÖNCE ŞİKAYET EDİYOR, SONRA TANIMADIĞINI SÖYLÜYOR
13 yaşındaki A.A’nın iddiasına göre 2010 yılında önce okul arkadaşlarından başlayarak, tanıdığı tanımadığı 15 kişinin tehdit ve şantaj yoluyla 3 yıl boyunca kendisine cinsel istismarda bulunan kişilere dayanamadığı için 2016 yılında polis karakoluna giderek şikayette bulunuyor. Şikayetin 3 yıl sonra abisinin telefonunda bazı mesajları yakalaması ve kendisine kızması sonucu korkup karakola giden müşteki birçok kişinin ismini söyleyerek soruşturmanın başlamasına neden oluyor. yaklaşık 11 yıldır devam eden davada iki sanık beraat ederken, müştekinin bir sanığı hatırlamıyorum beyanı üzerine tutuklu bulunan bir şahıs daha tahliye edildi.
“YALAN VE İFTİRALARLA LİNÇ ETMEYE ÇALIŞTILAR”
Vakanın mahkeme aşamasında dosyaya müdahil olan Av. Gülsün Doygun, Anadolu Adalet Sarayı önünde mahkeme aşamaları ile tüm yaşananlar hakkında yaptığı basın açıklaması ise oldukça dikkat çekti. Av. Gülsün Doygun’un zaman, zaman duygusallaşarak hıçkırıklara boğulması ile anlattıkları basın açıklamasına iştirak eden onlarca kişide şok etkisi yarattı.
“ADLİ TIP RAPORUNDAN SONRA DAVAYI ÜSTLENDİM”
Av. Gülsün Doygun, davaya müdahil olarak katılmasının esas nedeninin mağdur olan müvekkillerine yardımcı olmak ve hukuki süreçlerini takip ederek haklarındaki suçlamalardan kurtulmalarını temin etmek olduğunu hatırlatarak, “Ortada maddi deliller yokken, Adli Tıp’ın tüm çıplaklığı ile istismar olaylarının yaşanmadığını gösteren raporunun hiçe sayılmasının yeni mağduriyetler doğurduğunun görülmesine karşın mahkeme heyetince dikkate alınmaması ve dolayısı ile adaletin yerini bulmadığını düşünüyorum. Şahsımı sosyal medya üzerinden linç edenlerle de her platformda hesaplaşacağımın bilinmesini isterim. Bir kadın olarak psikolojim tamamen bozuldu. Adli Tıp raporunun bu şekilde çıkmasının davanın esasına dahil olacağını ve sanık olarak haklarında davalar açılan insanların aslında haksızlığa ve iftiraya uğrayan insanlar olduklarının bilinmesini isterim.” Diye konuştu.
“ETEK BOYU 13 YAŞINDAKİ BİR KIZ ÇOCUĞUNA SORULMADI”
Onlarca seveni ile Adliye önünde basın açıklaması yapan Av. Gülsün Doygun, her insanın savunulması gerektiğine olan inancı nedeniyle davada sanık olarak görülen asıl mağdurların savunmalarını üstlendiğini ifade ederek, tüm bu savunmaları mağdurenin öğretmenleri ve okul yöneticilerine ulaşarak psiklojisinin o dönemde normal olduğunu müşahede ettikten sonra müvekkillerinin iftira ve karalamaya uğradıkları sonucuna vardım. 13 yaşında bir kız çocuğuna etek boyunu sormuşum yalanı yüzünden linç kampanyasına maruz bırakıldım. 2024 yılında istinaf mahkemesinin somut deliller olmadan mahkeme tarafından verilen cezanın doğru olmadığı için yeniden yargılamayı talep etti. Ben bir avukat olarak sanıkların olarak iddia edilen kişilerin daha fazla mağdur olmaması ve mahkeme sürecinin nihayete ermesi için bazı çalışmalar yaptım. 2010 yılında eğitim gördüğü okula gidip öğretmen ve sınıf arkadaşlarıyla cinsel istismara maruz kaldığı iddia edilen çocuğun o günkü ruh yapısıyla ilgili bilgi edinmek için bazı sorular sordum. Öğretmenlerin o tarihlerde böyle bir hadisen meydana gelmediğini, çocuğun ruhsal yapısının gayet iyi ve neşeli olduğu yönünde. Sınıf arkadaşlarının beyanları da bu yönde. Birkaç sınıf arkadaş A.A’nın okulda etek boyunu kısalttığı için öğretmen ve okul idaresince sıkça uyarıldığını ifade ettiler. Bende bunun üzerine mahkeme heyetine etek boyu ile ilgili öğretmenleri tarafından uyarılıp uyarılmadığını sormak istedim. Bu soruyu iddia edildiği gibi 13 yaşındaki bir kız çocuğuna değil 27 yaşındaki bir kadına sorulmasını istedim.
“MÜŞTEKİ KADINA İNSANLIK NAMINA YARDIMCI OLDUM”
“İstinaf mahkemesinin delil yetersizliği ve Adli tıp raporunun sonucuna göre sanıklara verilen cezanın doğru olmadığı için yeniden yargılanmasına karar verdi. Dosyanın yeninden görülme kararından hemen sonra niyetleri doğru olmayan kişi ya da kişilerce basın mensuplarına servis edilmesi müşteki ve ailesini de oldukça zora soktu. Kendilerinin beni araması sonucu insanlık namına hem basın mensuplarının haber yapmamaları ve yayın yasağı gelmesi için tüm gücümle mücadele ettim. Bu süreçte hem müşteki hem annesi sürekli yanımdaydı. Kendilerine bu anlamda yardımcı olduğum için bana teşekkür ettiler. Yine müştekinin ismini deşifre ederim tehdidinin gerçekle bir alakası yoktur. Bu yalanları ortaya atanlarla adalet önünde hesaplaşacağımdan kimsenin şüphesi olmasın. Hakikatin ortaya çıkma gibi bir huyu var. O gün çok yakın” dedi.